Amerikan kültür endüstrisinin en propagandist, en mübalağalı, en
fütursuz örneklerinden biri olan Görevimiz Tehlike filmindeki üç boyutlu
yapay organlardan üretmek için AR-GE çalışmaları yürüten Clarkson
Üniversitesi 'spoofing' adı verilen ilginç bir yöntem keşfetti. Bu
yöntemle bazı biyometrik verileri, kişinin parmak izi, parmak damar izi
ve avuç içi damar izi datalarını bir makineye girmek suretiyle
silikondan yapay el üretmek mümkün.
Bu yapay ya da son dönemlerin moda deyimiyle paralel elin, herhangi bir
suçta kullanılması ve olay yerine, hadiseyle alakasız kişinin biyometrik
verilerinin bırakılması pek yakın gelecekte mümkün olacak. Böylesi bir
gelecek tasavvurunda masum, cennetlik birinin bile iflah olmaz bir
'kriminal' gibi gösterilmesi olası.
Bu hafta Üç Boyutlu Portre'de haber değeri yüksek bir biyometri öyküsü
anlatacağım. Biyometri, insanların ölçülebilir fiziksel, biyolojik
özelliklerini anlatmak için kullanılan bir bilimsel terim. Yeri
gelmişken 'spoofing'i de açıklayalım: İngilizce'de aldatmak fiilinden
türemiş bir isim olan 'spoofing'i kabaca 'bilişim hilesi' olarak
Türkçeleştirmek mümkün.)
Her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını yakından ilgilendiren biyometri
öyküsü, yakın bir geçmişte, 2012'de başlıyor. O yıl TC vatandaşlarına
verilecek biyometrik kimlik kartlarının üretilmesi için bir ihale
açılıyor. İhaleyi Gate Elektronik adında bir firma kazanıyor. Ancak
firma ihale kapsamında şimdiye kadar dağıtması gereken biyometrik kimlik
kartlarını dağıtmadı. Firma bu yükümlülüğü yerine getirmediği halde
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri (NVİ) Genel Müdürlüğü, 'kimlik kartı ve sarf
malzemeleri ile ilave donanım alımı' altında 10 milyon adetlik yeni bir
kimlik kartı ihalesine daha çıktı. Deyim yerindeyse adrese teslim
biçimde Gate Elektronik'e hediye edilecek ihalenin tarihi ise
-manidardır, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesi- 4 Ağustos. Bu
ihalenin bedelinin 200 milyon TL civarında olduğu belirtiliyor.
İlk ihale, 'Yeni Türkiye'de nüfus cüzdanlarının, eski deyimle kafa
kâğıtlarının da değişmesi ihtiyacına binaen açıldı. İhaleyi kazanan Gate
Elektronik, paralel yapıya yakın bir firma. Bu firmanın İsrail menşeli
şirketlerle gizli ve açık işbirliği bulunuyor. Firma, özellikle TSK
Kimlik Kartı, Kıbrıs Kimlik Kartı ve T.C. Kimlik Kartı gibi kimlik
projelerine özel olarak ilgi duyuyor ve ihalelere katılıyor. Hatta
firma, TSK Kimlik Kartı projesini çok büyük fiyat indirimi ile aldı,
fakat halen projeyi tamamlayamadı.
PROJELERE GATE İPOTEK KOYDU
TC Kimlik Kartı projesinin ihalesini kazananlar arasında önemli simalar
var. Gate Elektronik'ten Turgay Maleri bu isimlerden ilki. Yavuz Bacacı
da projedeki önemli isimlerden biri. Projenin danışman kadrosunda ise
tanıdık bir isim var. Önder Aytaç'ın kardeşi Ali Özgür Aytaç. Diğer
danışman da yine Özgür Aytaç gibi Abdülkadir Aksu'nun İçişleri Bakanlığı
döneminde danışman olarak atanmış bir isim olan Nevzat Büküm. Projede
yer alan bir diğer isim ise 4S Bilgi Teknoloji'den Kürşad Badem.
Ulaştığım bilgi ve belgelere göre Gate Elektronik, kimlik ihalesini
aldıktan sonra Sina adında yeni bir şirket kurdu. Bu şirketle ön çalışma
koşulu olarak Türkiye Cumhuriyeti'nde yapılacak olan diğer projelerin
(Ehliyet, Polis Kimlik Kartı, Pasaport vb.) tamamında tedarikçilerden
yüzde 20 pay isteniyor. Bu anlaşmayı kabul etmeyen hiçbir firmayla
çalışılmıyor. Böylelikle gelecek 10 yıl içinde tüm güvenli doküman
projelerine Gate Elektronik ve altında yer alan ekip tarafından ipotek
konulmuş oluyor.
İhale öncesinde TÜBİTAK tarafından temin edilecek bazı yazılımlar için
firmalar tarafından teklif alınmış ve ihalede bu teklif kullanılmış.
Ancak NVI Genel Müdürü Ahmet Sarıcan, Genel Müdür Yardımcısı Etem Acar
ve TÜBİTAK Bilgem eski Başkanı Hasan Palaz'ın etkisiyle TÜBİTAK, ihale
sonrası fiyatlarında indirime gitmek zorunda bırakılmış.
TÜBİTAK DEVRE DIŞI BIRAKILDI
Ve TÜBİTAK giderek by-pass edilmiş. Proje kapsamında NVI Genel
Müdürlüğü, TÜBİTAK ve Darphane tarafından Bolu'da pilot uygulama yapıldı
ve çalışma grubu oluşturuldu. Ancak ihale şartnamesinin hazırlanması
aşamasında TÜBİTAK ve Darphane, kasıtlı olarak proje dışında bırakıldı.
Darphane Genel Müdürü Sadettin Parmaksız, başında olduğu kurum by-pass
edilirken sessiz kaldı.
Dolayısıyla şartname, ulusal güvenliği ve milli çıkarları gözeten bir
şartname olmaktan çıktı. Hatta kanunen kimlik kartlarını üretmekle
yükümlü olan Darphane'nin görevi yok sayılarak kimlik kartı tedariki,
ihaleyi kazanacak firmanın sorumluluğuna verildi.
Olayın, Görevimiz Tehlike benzeri, dolayısıyla daha heyecan verici
boyutlarına gelelim yavaş yavaş: TC Kimlik Kartı ihalesi kapsamında
şimdiye kadar örneği görülmemiş şekilde her vatandaşın üç ayrı
biyometrik verisinin (parmak izi, parmak damar izi ve avuç içi damar
izi) toplanmasına karar verildi.
Biyometrik verilerin toplanması, saklanması, işlenmesi konularının her
biri ulusal bilgi güvenliğinin unsurları. Bu verilere, güvenilirliği
tescillenmemiş firma ve şahıslarca erişilmesi ulusal güvenlik tehdidi
doğuruyor. Bu durum aşağıdaki tehditleri beraberinde getiriyor:
- Tüm biyometrik verilere erişim olanağı. Bu verilerin izinsiz kullanımı/kullandırımı, depolanması.
- Biyogenetik algoritmalarla ülke nüfusu hakkında kritik bilgilere ulaşılması.
- Veri manipülasyonu ile mükerrer kimlik kartı verilmesine olanak tanınması.
- Boş kimlik kartlarına sahip olunması ve dolayısıyla izinsiz, yetkisiz kimlik kartı düzenlenmesi.
Bu güvenlik açıklarının dışında firmanın ihale sözleşmesine uymadığı da
görülüyor. Haziran 2012'de sözleşmesi imzalanan Kimlik Kartı Dağıtım
projesinde sözleşmeye göre Ağustos 2013'te ilk kartların verilmesi
öngörülürken bugüne kadar kimlik dağıtımına geçilmedi. Yetkililer, 2014
içinde kimlik kartı verilmeye başlanacağını söyleseler de henüz
Yenimahalle'deki kişiselleştirme binası, onayları alınarak kuruma teslim
edilmiş değil. Bu da ulusal güvenlik açığı şüphesi doğuran bir durum.
Yine Otomatik Parmakizi Tanıma Sistemi'nin (AFIS - Automated Fingerprint
Identification System) yabancı kuruluşlara devredilmiş olması da
güvenlik açığı doğuruyor. Türkiye'nin kendine ait bir AFIS sistemi
bulunmuyor ve bu kozmik verilerin saklandığı bu altyapı sistemi
yurtdışından temin ediliyor. Emniyet'in AFIS sistemi ise Rusya
tarafından sağlanıyor. Bu durumda Türkiye'deki tüm suçluların biyometrik
verileri Ruslara emanet edilmiş oluyor. Ancak biyometrik güvenlikte
asıl tehdit Okyanus Ötesi'nden. Zira TC Kimlik Kartı projesinde altyapı
hizmetini küçük bir Amerikan şirketi sağlıyor.
Haber kaynaklarıma göre TC Kimlik Kartı ihalesiyle, hem firma üzerinden
paralel yapıya kaynak aktarımı sağlanıyor, hem de her vatandaşa ait üç
farklı biyometri verisinin arşivlenmesi nedeniyle yabancı istihbarat
servislerinin iştahını kabartan bir ulusal güvenlik açığı ortaya
çıkıyor.
Hadi biz de biraz mübalağa sınırlarından içeri girelim: Türkiye,
Görevimiz Tehlike'deki gibi kendi istihbaratçılarının paralel/yapay
yüzleriyle sağda solda operasyon yapılmasını istemiyorsa öncelikle
biyometrik güvenliğini sağlamalı. Bu, gelecekte imkânsız olmaktan
çıkacak. Hem 'tehlike görevlileri' için imkânsız diye de bir şey yok.
Kaynak -> netgazete.com
Yorumlar
Yorum Gönder